AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
Amerika’nın Hedefleri
• Jeopolitik önemi çok büyük olan ülkemizi çeşitli hain planlarla, içten içe bölüp parçalamak ve atalarımızın kanlarıyla yıkanmış bu toprakları ele geçirmektir.
• Doğuda kukla bir devlet olacak Kürdistan’ı kurmaktır.
ABD’nin gerçek bir demokrasi ve özgürlüğe tahammülü yoktur.Geri kalmış, yoksul ve sömürülen ülkemizin mazlum halkının kalkınmaya veya özgürlüklerine kavuşmaya yönelik çalışmalarına tahammülü ise hiç yoktur.
Bu durum artık öyle bir hal almıştır ki ABD bunu apaçık ortaya koymaktadır.ABD Eski Dışişleri Bakan Albright:
“ABD olarak tüm Amerikalıların ve de dünyanın sağlıklı, demokratik, insancıl ve liberal ekonominin geçerli olduğu strateji üzerine çalışıldı.Biz bu stratejinin uygulanmasına büyük önem veriyoruz ve insanlığın geleceğinin hayrına olduğuna inanıyoruz.ABD olarak bu strateji ile belirlediğimiz yolda bize engel çıkaran kim olursa olsun yok etmeye kararlıyız.”
Burada ABD Dışişleri Bakanı dünyayı göz göre göre tehdit etmektedir.Ayrıca ABD dünyanın sağlıklı, insancıl olmasını istediği falan yoktur.Aksine dünyada savaşların olması ABD’nin işine gelmektedir.Çünkü ABD’nin ekonomisini yöneten 20 şirketten 8 tanesi silah şirketidir.İşte bu yüzden Ortadoğu’da silahlar susmamakta ve her gün onlarca masum insan ölmektedir.
Peki neden Türkiye?
Ülkemiz petrol, altın, toryum, bor madenleriyle dolu üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsimi yaşayan ve bu yüzden de her türlü tarım ürününü yetiştirebilen Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan çok önemli bir ticaret merkezinde yer almaktadır.En önemlisi dünyanın en fazla genç nüfusuna sahiptir.
ABD’nin hain oyunlarından birkaç tanesi
ABD kendinin güçlü olduğunu göstermek ve ona karşı gelenleri yok etmek için oyunlar oynamaktadır.
Eşref Bitlis cinayeti???
17 Şubat 1993’de 12:30 civarında Kara Kuvvetlerine ait KK10011 nolu uçak aşırı buzlanma nedeniyle düştüğü belirtilmiştir ve içinde iki mürettebat ve üç yolcu ölmüştür. Ölenlerden birisi de Org. Eşref Bitlis’tir. Org. Eşref Bitlis Kürt sorununa fazla yormuş, olayı her yönüyle analiz etmiş ve sonuca varmıştır. Ayrıca ABD’nin Adana ‘da bulunan Çekiç Gücü faaliyetleriyle ilgili raporlar sunmuştur.Bu çekiç güç öyle bir güçtür ki bu üssü incelemeye giden milletvekillileri içeri alınmamıştır. Bugün itibariyle İncirlik’te bulunan Amerikalı benzin için KDV bile ödemek istemediğini belirtmiştir. Ayrıca yakalarına taktıkları personel kartlarının parasını da Türkiye’den almışlardır. Bunun sömürge devlete verilen emirden farkı yoktur.Böylece Türkiye aşağılanmaktadır.Eşref Bitlis bir raporunda da İncirlik’ten kalkan ABD uçaklarının keşif uçuşları yaptığını ve C-130 uçaklarıyla PKK yuvalarına malzeme attıklarını belirtmiştir.Buradan da PKK’nın dağ tepelerine ağır silahları nasıl çıkarttığı belli olmaktadır.
Fakat yapılan araştırmalarda Org. Eşref Bitlis’in öldüğü uçak kazasında sabotaj olduğu iddia edilmiştir.
Kazayla ilgili İTÜ heyet raporu:
İTÜ’den üç kişilik bilirkişinin hazırladığı raporda,
• Uçağın düşmesinde buzlanmanın etkili olduğunu gösteren yeterli ve tatminkar delil yoktur.
• Uçağın düşmesinde pilotaj ve bakım hata kusuru bulunduğuna dair deliller mevcut değildir.
Bu rapor akıllarda sabotaj olayını desteklemiş ve o gün nöbetçi asker Tahir Metin’in söyledikleri, olayı desteklemiştir.
“16 Şubat 2002 günü saat 19:00-21:00 arasında 5 nolu kulübe de nöbetçiydim.Saat 19:30’da dahili kışlık kıyafetli, pilot bereli, astsubay olduğunu tahmin ettiğim resmi bir şahıs havacılık okuluna doğru geçiyordu. Dur ihtar ettim durdu. Parola ve işaretini sordum bildi.Ben 4 aydır bu birlikte görevliyim.Sık sık aynı yerde nöbet tutuyorum. Daha önce nöbet yerimizden yürüyerek geçen birini görmedim. Şahsın kolunda nöbetçi kolluğu yoktu.”
Ayrıca Eşref Bitlis’in yakın çalışma arkadaşı Necati Özge 16.09.2002’de Sabah Gazetesi’ne yaptığı röportajda daha önce de Amerikan F-15 uçaklarının Eşref Bitlis’in helikopterine saldırı düzenlediğini söylemiştir.
Eşref Bitlis gibi vatan kahramanlarımız ABD tarafından gizlice ortadan kaldırılmaktadır. Eşref Bitlis suikastını yapan Amerika 2 Ekim 1992 senesinde Ege Denizi’nde tatbikatta olan Amerikan gemisinden iki adet Sea Sparrow füzesiyle “Muavenet” gemisini beş şehit onbir yaralı ile sulara gömmüştür. Kaza denilen bu olayda kullanılan bu füzeler belirli bir hedefe kilitlenip ateşlenmedikçe böyle bir olayın gerçekleşmesi imkansızdır.
İşte bütün bunlar Türkiye’ye yıldırmak ve ABD’yi üstün göstermek için hazırlanmış oyunlardır.
Amerika’nın Türkiye’nin maden kaynakları üzerinde hedefi:
Ülkemiz bor, toryum, petrol , altın gibi çok değerli madenlere sahiptir. Türkiye’nin yer altı kaynaklarının toplam değeri günümüzde 10 Trilyon Dolar olarak tahmin edilmektedir. Yani Türkiye varlık içinde yokluk çekmektedir.
Dünya bor rezervinin %70’i Türkiye’dedir. Ama buna rağmen bor ticaretinin %15’ine sahibiz ve madenimizi sadece satmakla yetiniyoruz. Gelecekte otomobillerin , gökdelenlerin ve giysilerimizin %50’sinin bordan yapılacağı bilimsel olarak açıklanmıştır. Fakat ABD bor madenlerini işleyecek teknolojiyi bize satmamakta ısrarlıdır.
Türkiye’de zengin petrol kaynakları bulunduğu iddia edilmektedir. Ama Türkiye’de petrol arama işlemleri genelde Amerikan şirketlerinin elindendir. Bu şirketler birçok petrol kuyusunu petrol yok diye betonla kapatmıştır. Fakat bu yerlerden daha sonra petrol fışkırmıştır.
Türkiye altın rezervinde dünyada ikinci sıradadır. Fakat nedense ülkemizde bir türlü altın çıkarılamamaktadır.
ABD’nin Türkiye’nin ekonomisi üzerindeki oyunları
ABD ülkemize sıfır kota, sıfır gümrük vergisiyle girerken bizim ürünlerimizi kendi ülkesinde yüksek vergiler koymaktadır. Bizde vergi koymaya kalkışınca hemen ayaklanmaktadır ve “o zaman yatırım yapmayız” deyip göz dağı vermektedir. Bunun karşılığında yaklaşık iki yüz milyar dolar dış borcu olan ülkemiz aciz kalmaktadır. Ülkemiz her sene en az gün başına yirmi beş milyar dolar borç ödemektedir. Çünkü, verilen kredilere acımasızca yüksek faiz konulmuştur. Burada ABD Türkiye’yi iyiden iyiye borçlandırıp kendi malını bile üretemez hale getirip çökertmek istemektedir. ABD günümüzde Eskişehir ve Niğde’de onbinlerce dönüm arazi alıp tek ürün yetiştirmektedir. Bundaki amacı da Türkiye’nin kendi yiyeceğini yetiştireceği toprağının kalmayıp ABD’ye bağlanmasıdır.
ABD’nin terör yönünden hedefi
Ülkemizin başı bölücü terör örgütü PKK ile derttedir. Günümüzde PKK’ya en çok destek veren devletlerden biri ABD’dir. Hatta Abdullah Öcalan Özgür Halk Dergisi’nin 11 Eylül 2002 tarihindeki sayısında Türkiye’ye karşı ABD güdümünde savaş talimatı vermiştir. ABD’nin PKK’ya en bilindik desteği ise CIA ve MOSSAD’a çalışan ABD’li iş adamı John Litteford aracılığıyla verdiği 125 milyon dolardır. PKK’nın bu parayı hemen silaha yatırdığı düşünülmektedir. Bir süre önce CIA’in Kuzey Irak’taki PKK’lılara RPD lav silahı verdiği de tespit edilmiştir. Ayrıca ABD’nin Delta Force özel timinin yaklaşık iki yıldır Kuzey Irak’ta PKK’yı eğittiği ve üst düzey bazı PKK’lının ise Pentagon’da eğitim gördüğü su götürmez bir gerçektir.
ABD’nin Türk basınındaki oyunları
Pentagon her yıl ABD’nin lehinde kamuoyu yaratmak için istediği bölgelerde medyaya özel bir fon ayırmaktadır. ABD’nin bu yıl Ortadoğu için 600 milyon dolar ayırdığı bunun da 200 milyon dolarının Türkiye’ye aktardığı öğrenilmiştir. Çünkü ABD’nin en büyük hedeflerinden biri Türkiye’yi ele geçirmektir. Günümüzde bazı gazetecilerin bir anda nasıl bu kadar zengin oldukları da anlaşılmaktadır.
(Millenium Challenge 2000) Bin yılın meydan okuması tatbikatı
Bu tatbikat ABD’nin en büyük tatbikatıdır. Yaklaşık 13500 her düzeyden asker bu tatbikattaydı. Ne ilginçtir ki tatbikat Kuzey Anadolu fay hattına benzeyen St. Anderas fay hattının bulunduğu California Nevada Çölü’nde yapılmıştır. Bu tatbikatta amaç yapay bir deprem yaparak bu bölgede kargaşa yaratıp etnik grupları ayırıp sonra 96 saatte bu ülkenin önemli şehirlerini işgal edip ülkeyi ele geçirmektir. Bu tatbikat çok gizliydi ve NATO’nun ikinci büyük ordusu olan TSK gözlemci olarak çağırılmamıştı. Tatbikatta hedef gösterilen ülkenin Türkiye olduğu apaçık ortadadır. Çünkü:
• Türkiye’de kargaşadan etkilenecek birçok etniksel grup vardır.
• TSK dünyanın kendi ülkesinde 96 saatte seferberlik ilan edebilen tek ordusudur.
İşte bu yüzden Türkiye hedef ülkedir…
İNGİLTERE
İngiltere geçmişte kabul ettiremediği Sevr’i günümüzde dosdoğru olmasa da dolaylı olarak kabul ettirme çabaları içindedir. İngilizlerin amacı Doğu Anadolu’da Ermenilere ait bir ulus devlet kurdurup devleti kendi nüfuslarına geçirmek böylece Rusların güneye yayılma politikalarına karşı bir tampon oluşturmaktır. Ayrıca İngiltere zamanında Kıbrıs Katili olarak anılan Makarios’a yardım etmiştir. İngiltere halen Kıbrıs’ta iki tarafı da kışkırtmaktadır. İngiltere’nin Türkiye üzerinde çok güçlü politikaları bulunmaktadır. Örneğin, Fethiye İngilizlerin işgali altındadır. Burada villa yapıp İngilizlere satmak en karlı iş sayılmaktadır. Günümüzde İngilizlere satılan ev ve arsa sayısı üç bini bulmuştur. Şehirde yaşayan yabancı sayısı özellikle İngiliz sayısı her geçen gün artmakta öyle ki Türkler neredeyse azınlıkta kalmaktadır. İlginç olan ise Fethiye’ye gelen ailelerin çoğu 40-50 yaşları arasında insanlardır. Bunlar ev ve arsaları en az yüz bin ve yüz elli bin dolar almaktadırlar. Ancak bu insanların hayatları boyunca kazanabilecekleri para bunun belki yarısı etmektedir. Öyleyse bu insanların arkasında kim var.
İngilizlerin en etkin politikası ise toplumumuzda kendi ana dilimiz olan Türkçe’nin yerine İngilizce’nin geçirilmesidir. Bu gidişle birkaç nesil sonra konuşma dilimizin tamamen İngilizce olması hedeflenmektedir. Artık her yerde hatta çarşıda gezdiğimizde bile dükkan isimleri özenti olarak İngilizce’dir. Ülkemizde eğitim veren evrenkent ve okullarda bu misyonu desteklemektedir. Ülkemizi yok etmek için dilimizi yok etmek en iyi yoldur. Bu sayede Türk kimliği, benliği topa tüfeğe gerek kalmadan tarihten silinecektir. Çünkü Türkçe giderse Türkiye’de gider.
İşte İngiltere’nin bize biçtiği kaftan daha doğrusu kefen budur.
ALMANYA
Biz Türkleri asırlardır şark meselesi olarak adlandıran ve sayısız tavır faaliyetleri sergileyen Avrupalı devletler gibi Almanya’nın da Türkiye üzerinde büyük emelleri vardır. Almanya sıcak denizlere, uluslar arası enerji kaynaklarına ulaşabilmesi için aşması gereken güzergahta Türkiye yer almaktadır. Bu yüzden de Türkiye’yi alt etmesi gerekmektedir. Bunları hem besinci kol faaliyetleri dediğimiz yurdumuzdaki vakıf ve örgütleriyle geliştirmeye çalışmakta hem de içimizdeki yılanlar diye tabir edebileceğimiz ülkemizden kaçıp kendisine sığınan irtica-i, bölücü kürtcü, kominist anarşist yapıları kendi içerisinde besleyip bize karşı kullanmaktadır.
Almanya PKK bölücü örgütüne ev sahipliği yapmakta ve sığınma hakkı vermektedir. Ayrıca PKK ‘lıyım diyen herkese kucak açmakta ve iltica hakkı tanımaktadır. Öyle ki Almanya’ya iş aramak için gidenler Almanya’dan kolaylık görmek için PKK’lı olduklarını söylemektedirler. Ayrıca Almanya’ da PKK ‘nın birçok Türkiye aleyhtarı dergi ve gazetesi vardır . Ama Ortadoğu’da nüfuz sağlamak peşinde koşan Almanlar buna ses çıkarmamaktadır.Dahası bazı Alman yetkililer Türkiye’yi Kürtlerin azınlık haklarını tanımaları konusunda uyarmaktadır.Ülkemiz için başka bir Alman tehdidi ise toprak satımıdır. Sadece Alanya’da ev sahibi Alman sayısı 7.000’i geçmiştir.İşte Almanların ülkemiz üzerindeki hedefleri bunlardır.
FRANSA
Sevr’i unutamayan devletlerden biri de Fransa’dır.Geçmişin sömürgecisi bugün ise kendisini gelişmiş devlet olarak isimlendiren Fransa gelişen ve güçlenen ülkemize sözünü geçiremeyeceğini anlayınca ülkemiz üzerinde çeşitli hain oyunlar oynamaktadır.Bu oyunlardan bir tanesi olan Ermeni meselesi oyunuyla ülkemizi yıpratmak istemektedir. İşte bu yüzden kendi başkentlerinde Ermeni soykırımı olarak nitelendirdikleri oyunu temsil eden anıtı devlet töreniyle açmışlardır.
Fransa Parlamentosu Ermeni soykırımı yasasını ayakta alkışlamıştır.Peki bunu sadece 300 bin Ermeni oyu için mi yapmıştır? Tabi ki hayır. Bundaki amaç Türkiye’yi yıpratmak ve eskiden olduğu gibi bazı terör örgütleri tarafından vatandaşlarımızın zalimce katledilmesidir.
İşte Fransa’nın Türkiye üzerindeki hedefleri bunlardır.
YUNANİSTAN
Türkiye’nin Jeopolitik Önemi
Türkiye komşularından yana , dünyada belki de bir benzeri olmayan ,talihsiz bir ülkedir.Tarih boyunca çirkin diplomasi oyunlarına hedef olmuş,haksız saldırılara uğramıştır.
Türkiye’nin jeopolitik konumu, birçok ülkeden farklıdır. Bu ülke, Avrupa,Asya,Afrika kıtalarının birleştiği stratejik bir bölgede ,dünya petrol yataklarının yarısının bulunduğu bir alana kapısı olan ve aynı zamanda Batı İttifakları içinde yer alan tek ülkedir. Türkiye’nin komşuları arasından Yunanistan ‘la yine onların yayılmacı emellerinden kaynaklanan önemli sayılacak problemleri vardır.
Yunanistan’ın Türkiye üzerindeki emelleri ve Megali İdea İdeolojisi
Yunanistan’ın Türkiye üzerindeki tarihi emellerini ve bugünkü politikasının özünü kavrayabilmek için Yunanlıların “Megali İdea” ideolojisini iyi bilmek gerekir. “Megali İdea” nedir?Yunanlıların “Megali İdea” dan bahsettikleri zaman akıllarından geçen ;Türk Devletini ortadan kaldırmak ,İstanbul ,İzmir ,Kıbrıs ve Küçük Asya dedikleri Anadolu’yu sınırlarının içine katmak oluyor.Bu bir hayal ise de bugün buna hala inananlar vardır.
Yunanlılar bu uğurda Türklerden Mora Yarımadası’nı ve Kuzey Epir’den Batı Trakya’ya kadar olan toprakları almakla kalmamış Girit adası ve Batı Anadolu adalarını da sınırları içine katmış, şimdi de gözünü Kıbrıs’a dikmiştir.
Yunanistan’ın Megali İdea Faaliyetleri
Yunanistan 1832’de bağımsızlığını kazandığı zaman sınırları 47,516 km²’lik bir alanı aşmıyordu. Bugünkü sınırları ise 131,990 km² ‘dir.Bütün bu topraklar bir damla Yunan kanı dökülmeden siyasi oyunlarla kazanılmıştır. Günümüzde Yunanistan Türk topraklarında Pontus Rum Cumhuriyeti gibi uyduruk devletler kurmaya çalışıyor. Ermeni ve Kürtleri de Türkiye’de toprak talep etmek etmeleri için kışkırtıyor.
• Yunanlıların karasularını genişletmek istemesi
Yunanistan’ın bir başka amacı da Türkiye’ye devamlı problem yaratarak güçsüz hale getirmek ve bu zayıflığından yararlanarak Ege’deki karasularını 12 mile çıkararak bu denizi tamamıyla ele geçirmektir. Peki karasularını 12 mile çıkarırsa ne olur? Ege de karasuların 12 mile çıkması açık deniz sahalarını yok denecek kadar azaltacak neredeyse Ege’nin tamamı Yunanistan’ın olacak. Türk Deniz kuvvetlerinin uluslararası sular vasıtasıyla Ege’den Akdeniz’e geçişi imkansız hale gelecek. Bu deniz ve üzerindeki hava sahasında Türk silahlı kuvvetleri tatbikat yapamayacak ve böylece Ege bir Yunan gölü olacaktır.Yine Yunanistan karasularını 12 mile çıkarırsa Ege Denizi’nin %71,53’ü Yunan hakimiyetine geçecek. Ve böylece Karadeniz’den Akdeniz’e inecek ve çıkacak gemilerin Yunanlılardan izin alacakları anlamına gelir. Bu da hiçbir ülkenin hoşuna gitmez. Yunanistan her zaman yaptığı gibi bir oldu bittiye getirip karasularını 12 mile çıkarırsa yaklaşık 180,000 km² daha genişlemiş olacak ve yüz ölçümü 300,000 km²’nin üstünde olacak.
• Yunanlıların Ege adaları üzerinde oynadığı oyunlar
1944 yılında yapılan barış konferansında Batı Anadolu Adaları’nın Yunanistan’a verilmesi çeşitli tartışmalara neden olmuş. Rusya buna karşı çıkmış fakat o da “Evet” demeye mecbur bırakılmış.Yapılan antlaşmada bu adalar askerden arındırılmış ve silahsızlandırılmış bulundurmak suretiyle Yunanistan’a verilmişti. Kara, hava ve deniz kuvvetleri ile ilgili hiçbir tesis ve askerin bu adalarda bu adalarda bulundurulmayacağı kesin bir şekilde belirtiliyordu.Fakat Yunanistan bu antlaşmaları çiğneyerek bu adalara asker ve silah yığıyor. Bu davranışı ile NATO’nun Güneydoğu kanadında tehlikeli bir oyun oynuyor. Yunanistan Batı Anadolu adalarını silahlandırmaya devam eder, karasularını 12 mile çıkarırsa bu devletler hukuku dilinde savaş sebebi sayılacaktır. Yunan ordusunun Anadolu sahillerine birkaç mil mesafedeki adalarını Anadolu’ya bir saldırı amacı taşır gibi hazırlaması ve tahrik edici bir şekilde silahlandırarak güç gösterisi yapmasına Türkiye seyirci kalamaz.
• Yunanlıların hava sahası ihlali meselesi
Yunanistan’ın, Türk savaş uçaklarının hava sahalarını ihlal ettiğine dair , yaygaraların ortaya çıkarmasını inceleyelim.
Uluslar arası Şikago Antlaşması ,ülkelerin hava sahası uzantısı ile karasuları uzantısının aynı mesafede alması esasını kabul etmiştir.Bu uygulamaya göre, hava sahası uzantısının da 6 mil alınması gereklidir. Nitekim , Türkiye’nin Ege’de karasuları 6 mildir ve hava sahası da aynı uzantıda bulunmaktadır. Bu konuya başka bir açıdan bakacak olursak, dünyada karasularını uzantısıyla hava sahası uzantısını birbirinden farklı olarak tutan tek ülke, Yunanistan’dır.Yunanistan kendi kendine hava sahasını 10 mil olarak göstermekte ve açık deniz sahasından 4 mili kendi hava sahasına eklemektedir. Türk jetleri haklı olarak uçuş yaparken bu alana girmesini Yunanistan tüm dünyayı kandırarak Türk uçaklarının hava sahalarını ihlal ettiklerini duyurmaktadırlar.
Batı Anadolu Adaları’nda yaşayan halk, asker geldikten sonra rahatı bozulduğu için, evini ,toprağını satarak Yunanistan’dan başka ülkelere göç etti. Resmi istatistiklere göre , Türkiye’ye yakın adalarda yaşayan nüfus oranında 1974 öncesine göre %40’ın üzerinde bir azalma kaydedilmiştir. Şunu da iyi bilmek gerekir ki bugün Yunanistan’ın elinde bulunan bu adalarda yaşayanlar, kendilerini hiçbir zaman Yunanlı olarak hissetmemişlerdir.Adalar halkı, Yunan hakimiyeti altına girmeden önce Türkler ve İtalyanlar tarafından yönetilmişti.Çoğu Ceneviz ve Venedik kökenli bu insanlar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde “atanom” bir idare ile yönetildikleri için, içlerinde bağımsızlık ateşi hala sönmemiştir.1974 Temmuz ayında, Türkiye ile Yunanistan arasında savaşın patlaması an meselesi olduğu günlerde, “Rodos Atonomistleri” adlı bir örgüt, Ada’daki Türk konsolosluğu aracılığı ile Ankara’ya yolladığı bir mesajda “Yunanlı olmadıklarını kökenlerinin Latin ırkından bulunmadığını” bildirmiş. “Adalarını Türkiye tarafından işgal edilmesi halinde yardımcı olacaklarını duyurmuşlardır.”
• Yunanlıların Kıbrıs üzerinde oynadığı oyunlar
Yunanistan’ın yıllardır gerçekleştirmek isteyip de gerçekleştiremediği ancak gerçekleştirmek için büyük uğraşlar verip, büyük yatırımlar yaptığı Megali idea düşüncesinin en önemli parçası kuşkusuz Kıbrıs’tır.Yunanistan Kıbrıs’ı ele geçirmek için geçmişte ve günümüzde birçok faaliyetlerde bulunmuştur.
Kıbrıs jeopolitik konumu nedeniyle bölge devletleri arasında sürekli mücadeleye sahip olmuştur.Yüz ölçümü yaklaşık 9282 m² olan bu adanın Türkiye’ye uzaklığı sadece 70 km iken, Girit’e uzaklığı 550 m², Yunanistan’a uzaklığı tam 965 m² ‘dir. İskenderun körfezinden ayrılma olan bu ada Akdeniz’in en büyük 3. adasıdır. İşte Yunanistan’ın bu adayı ele geçirme düşüncesi Megali idea ile başlar.
Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ele geçirmek istemesinin sebebi
Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ele geçirmek istemesinin sebebi; Kıbrıs’ın Türkiye’miz için çok önemli bir konumda bulunmasıdır. Kıbrıs Türkiye için bir emniyettir. O kadar küçük bir ada, bu kadar büyük bir ülkeyi nasıl emniyet altına alabilir denmemelidir.Yoksa Yunanistan gibi yayılma politikası izleyen bir ülke senelerdir bu küçük adacığın peşinde koşar mıydı hiç?
Eğer arkasında Türkiye gibi bir ülkeye sahip olma hayali varsa koşar elbette.
Kıbrıs’ın stratejik önemi görecelidir.Yunanistan ve Türkiye gibi deniz kuvvetleri olanakları kısıtlı olan ülkeler için adalara harekat yapmak zordur.Ülke ile ada arasındaki uzaklık arttıkça da harekat daha da zorlaşır.
Kıbrıs’ın Yunanistan için önemini güncel bir olayla açıklayabiliriz.
Yunanistan’da bugün Mirage-2000 uçakları için hazırlanmış bir havaalanı bulunmaktadır.Bu havaalanı şu an Kıbrıs Rum Kesimi’nin Paphos bölgesindedir ve adeta süs gibi bekletilmektedir.Bunun sebebi ise 1,2 mil uzaklıktaki Kıbrıs Türk Kesimi’ndeki Türk Birliği’dir. Herhangi bir saldırı hazırlığında Türkiye bu hazırlığı anında fark edecek ve bu birlikle o bölgeyi 1-2 saatte dümdüz edecek durumdadır.
Arkasında Kıbrıs desteği olmayan Türkiye’ye karşı oluşacak bir Yunan saldırısında, Paphos Havaalanında beklemekte olan Mirage-2000 savaş uçakları faaliyete geçecek ve bize karşı tehdit oluşturacaktır.Türkiye’nin deniz kuvvetlerindeki eksikliklerini de göz önüne alırsak, Yunan savaş uçakları, S300, Patriot ve Crotale savunma sistemleriyle korunan bir Paphos havaalanına indirmede Türkiye büyük zorluklar çekecektir.Bu bize yaklaşık 5 savaş uçağı, 40 füze ve 1000’den fazla askere mal olur ki biz adayı anca ele geçirebiliriz.
Ayrıca Kıbrıs’tan güney sahillerimize asker çıkarma olması da cabası…
İşte tüm bu nedenler Kıbrıs’ın bizim hakimiyetimizde olmasını gerektirmektedir.İşte bu adayı ele geçirme düşüncesi yani ENOSIS çerçevesinde Yunanlılar EOKA terör örgütüyle Kıbrıs’ta Kıbrıslı vatandaşlarımıza adeta kan kusturmuş ,Kıbrıs’ın Türk mahallelerine ve T.C. büyükelçiliklerine saldırıda bulunmuş ve Nihat İlhan adındaki bir binbaşımızı iki çocuğuyla beraber zalimce öldürmüştür .
Tüm bu faciaların bilançosu sadece sivil Türk halkından 146 kişinin ölümüyle sonuçlanmış 103 Türk köyü yakılarak 27,000 Türk göçmen durumuna düşürülmüştür.
Bu olaylarla Kıbrıs Türkleri kendilerinin de eşit kurucusu oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti yönetiminden fiilen ve zorla dışlanmaya çalışılmıştır.Günümüzde Rumların bu hareketi azda olsa devam etmektedir.
Yunanistan Bununla da kalmıyor…
Yunanistan Megali İdea düşüncesini geliştirmek için çok çabalar sarf etmekte ve Türkiye’ye de bu emelini unutturmak ve de dikkatini başka yere çekip, başka sorunlarla uğraşmasını sağlamak için Türkiye aleyhine çalışan bölücü ve yıkıcı faaliyetler üstlenmiş olan terör örgütlerinden de desteğini esirgememektedir.
Yüzlerce masum bebek, kadın ve çocuğumuzu katleden PKK teröristlerini birer kahraman olarak göstermekte, PKK’ya yaptığı desteği dünyaya “PKK Türkiye’deki Kürt halkının bağımsızlık savaşçılarıdır.” propagandasında da açıkça dile getirmektedir.
Eski Yunanistan Cumhurbaşkanı Karamanlis emellerini: “Bugünkü gücümüzle Türkleri savaşarak yenmemize imkan yok, mücadelemizi her türlü çareye başvurarak sürdüreceğiz.Türklerin yaralarını kaşıyıp kanatacağız.” sözleriyle kamuoyuna son derce açık bir şekilde ifade etmiştir.
“Düşmanımın düşmanı dostumdur.” politikasıyla ASALA, Dev Sol özellikle de PKK ve diğer Türkiye karşıtı örgütleri desteklemiş, desteklemekle de kalmamış, sayıları yüzleri bulan örgütler, cemiyetler, dernekler kurdurmuştur.
Yunanistan’ın PKK terör örgütüne desteği
Yunanistan PKK terör örgütüne desteğini, ülkenin bazı ileri gelenlerinin bu örgüt ile görüşme yapmasına izin vererek açıkça ortaya koymuştur.
İşte bunlardan birkaç örnek:
Yer:Bekaa Vadisi
Yeni Demokrasi Partisi milletvekili Mihalis Galenionos, bir grup milletvekiliyle PKK’nın Lübnan’daki hayali topraklarında, Abdullah Öcalan ile Atina’nın Türkiye’yi parçalamak için PKK’ya nasıl yardım edeceğini görüşmüştür.
Bu görüşmenin sonucunda para, silah istediği her şeyi tedarik edip Kıbrıs, Lübnan ve Suriye üzerinden göndermeye başlamışlardır. PKK elemanlarının Atina’da subaylar tarafından eğitilmeleri sağlanmış,sabotaj, suikast, bomba hazırlama ve haberleşme cihazlarının kullanımı öğretilmiştir. 20,000 kalaşnikov da Güney Kıbrıs üzerinden PKK’ya verilmiştir.
PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’la yapılan bir başka görüşmede Yunan Generali Dimitris Matafios ve bazı Yunan milletvekilleri, Türkiye’ye karşı işbirliği çağrısında bulunmuştur.K.Irak Kürtlerini de bir tabak yemek ve bir yatak karşılığında propaganda malzemesi olarak kamuoyuna PKK savaşçıları olarak göstermiştir.
Bir başka örnek ise Yunan Parlamentosu 3. Başkanı Panayotis Squrides başkanlığındaki parlamenterler ile birlikte PKK başı Abdullah Öcalan’la görüşmüş.Görüşme bununla da kalmamış Yunan basınında geniş yer bulmuştur.
Görüşmede Türkiye’nin Bakü-Ceyhan boru hattı projesinin sabote edilmesi ve böylece Yunanistan’ın petrol taşımacılığı konusunda yardımcı olmasından bahsedilmiştir.
Görüldüğü gibi bu görüşmeler sıradan görüşmeler değildir. Bu birkaç PKK hayranı Yunanlı Yunanistan Hükümeti ve kiliseden sonuna kadar destek almış ve bu destekle de PKK’ya güç kazandırmıştır.
Yani özetle Yunanistan Ege adaları ve Kıbrıs’ı, Anadolu’ya yönelik hain planlarını gerçekleştirmek için atlama taşı olarak kullanmakta, teröre verdiği destekle de Türkiye’yi güneyden batıya kuşatmaya çalışmaktadır.
İSRAİL
Günümüz Türkiye’sini toprak talepleri yüzünden tehdit edebilecek ve nitekim de tehdit eden devletlerden biri de kuşkusuz İsrail’dir.
Çünkü İsrail büyük İsrail hayalini gerçekleştirmek istemekte ve bunu tarihteki Hz. Süleyman’ın büyük imparatorluğuna ve Tevrat’ta yer alan “Nil’ den Fırat’a olan diyarı senin zürriyetine verdim.” cümlesine dayandırmaktadır.Bu amaçla tüm Türkiye’yi hatta Ortadoğu’yu tehdit altına almaktadır bu uğurda İsrailli siyonistler yayılmacı bir politika uygulayarak yavaş yavaş emellerine ulaşmak istemektedirler.Şu an ki İsrail ileride kurmayı planladıkları Büyük İsrail’in bir kısmıdır. Arap-İsrail savaşı sırasında Gazze Şeridi ve Batı Şeria’yı ele geçirmişlerdir. Gerekçe olarak da İsrail Başbakanı’nın “Bu topraklar bize atalarımızdan yadigar topraklardır.” sözü gösterilmiştir.
Maalesef o hedefteki toprakların bir kısmı da Anadolu’muzdadır.Büyük İsrail hayalinde belirtilen Nil’den Fırat’a kadar sözünü gerçekleştirmek isteyen İsrailliler haince emellerini bazı dost görünün devletlerin desteğiyle uygulamaya koymuştur.
Ülkemizin G. Doğu Anadolu’daki topraklarını verimlileştirme ve Fırat, Dicle nehirlerinin sularını kontrol altına almak için oluşturulan GAP Projesi son günlerde, İsrail’in Kitab-ı Mukaddes Coğrafyası adı verdiği Büyük İsrail projesini gerçekleştirmesi için bir araç olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.İsrail G.Doğu Anadolu bölgesindeki GAP projesinin yürütülmesini ele almak istediğini belirtmiştir.Hatta bununla da kalmamış GAP projesindeki illere yatırım amacıyla tam 67 tane de şirketini buralarda çalışması için ihaleye sokmuştur.
Amaçları çok masumca gibi görünen bu İsrail şirketleri GAP projesi çerçevesinde imkan olanak araştırmaları yapıp,fizibilite raporları hazırlayacak ve GAP projesinin gelişimi için uğraşacağı yerine GAP’tan İsrail toprağı statüsünde hisse almaya çalışmaktadır.Bunun için de Türkiye’de Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’ne başvurular yapmaktadır.
İsrail Türkiye’den GAP projesiyle toprakları alma planları yaparken, Türkiye ise doğuda ve güneydoğuda yine İsrail’in destek verdiği PKK terör örgütüyle uğraşmaktadır.
ABD ve Yunanistan gibi bazı devletlerinde desteğiyle Irak’ta dolayısıyla Türkiye’de kurulacak bir Kürdista
İsrail’in işine gelecektir. Çünkü orada kurulacak devlet İsrail’in bir türevi olacaktır.Böylece GAP’ta yaşanan olası bir başarısızlık, kurulacak Kürdistan’la telafi edilmek istenmektedir.
Yahudiler nasıl Filistin topraklarını satın alarak ve Filistinlileri katlederek İsrail devletini kurdularsa aynı şekilde Büyük Kürdistan’ı da kurmayı amaçlamaktadırlar.
İRAN
Güney komşumuz olan İran’ın da Türkiye üzerinde emelleri vardır.Aslına bakarsanız İran Türkiye’yi laik ve demokratik bir siteme sahip olduğu için sürekli kıskanmakta kendine rakip olarak görmektedir. Türk-İran ilişkileri incelendiğinde en çok tesir eden konunun İslam mezheplerinden biri olan İran Aleviliği yani Şiilik olduğu görülür.
Türk-İslam kültüründe eriyip kaybolmaktan korkan İranlılar, İslam aleminde ayırıcı ve aykırı görüşlere yer veren Şiiliği ülkemizde yayarak ayakta tutmayı ayrıca ülkemizin laik ve demokratik sistemini çökertmeyi planlamaktadırlar.Bu yüzden PKK ‘ya destek vermekte Hizbullah ve IBDA-C gibi dini ağırlıklı örgütlerle de Türkiye’yi yıpratmaktadır.
PKK terör örgütünü bizzat barındırmakta, silah, kamp yeri temin etmekte ve örgüt elemanlarının sınırdan geçişlerinde kolaylık sağlamaktadırlar.
Cilvegözü’nde yakalanan 6 tır dolusu silahın sanıklarından bir tanesi bu silahları İran’ın Suriye üzerinden Lübnan’daki Hizbullah’a götürdüğünü, eğer PKK’ya götürselerdi direk İran sınırından alabileceklerini belirterek İran’ın PKK’ya sınırlarda göz yumduğunu açıkça ortaya koymuştur.
İstihbaratlara göre İran’da PKK’ya ait birçok silah deposunun ve sığınakların olduğunu hatta Şeridan, Cemre, Humara, Kalereş, Zagros, Kandil ve Afki de eğitim kamplarının olduğunu ispatlanmıştır.
İran’ın bu desteği günümüzde de sürmekte, gerek silah satma gerekse barındırma konusunda basında haberler çıkmaktadır.
İran PKK’yı desteklemeye devam ederse kendisi de nasibini alacaktır.Şimdilerde PKK İran’da da yavaş yavaş kendisini göstermeye başlamıştır.
SURİYE
Güney komşularımızdan Suriye, Hatay’ın yurdumuza katılmasını bir türlü hazmedememiştir. Bu bölgeyi hala Suriye haritası içinde göstermektedir. Suriye’nin meclisinde bile Hatay’ın Suriye topraklarında gösterildiği bir harita vardır. Bu Suriye’nin hedeflerini apaçık göstermektedir. 23 Temmuz 1930 yılında imzalanan Hatay antlaşması ile Hatay anavatanımıza katılmıştır.
Bazı söylentilere göre bu antlaşmanın bazı gizli maddeleri olduğu söyleniyor. Buna göre; bu antlaşmadan 100 yıl sonra Hatay’da bir halk oylaması yapılacağı ve Hatay’ın kaderinin bu oylamayla belli olacağı belirtiliyor. Türkiye böyle bir antlaşmanın varlığını açıkça kabul etmese de Hatay konusunda son derece dikkatli adımlar atıyor. Türkiye Hatay’a tayin edeceği kamu personelini özel bir güvenlik soruşturmasına tabi tutuyor. Ayrıca Milli İstihbarat Teşkilatı’nın, Hatay’da bir süredir sayı olarak normalin üzerinde elemanı mevcuttur. Suriye, Türkiye’ye yönelik faaliyetlerini hem gizli, hem de açık yollarla sürdürmektedir. Bu kapsamda PKK’ya açıktan destek vermekte ve bu bölgedeki Suriyelilere finansman destek sağlayarak, mülk edinmeleri temininde çalışmaktadır. Hatay’daki Suriyeli gençlere, Suriye üniversitelerinde kontenjan ayırmakta ve karşılıksız burs sağlamaktadır. Böyle yaparak Hatay’daki Suriyeli nüfusu arttırmakta ve böyle antlaşma maddeleri olduğunu düşündürmektedir.
Suriye ile gerginliğe neden olan bir başka meselede su meselesidir. Türkiye’nin GAP kapsamında kurduğu Atatürk Barajı, Fırat nehrini kontrol etmektedir. Suriye’nin de bu suya hayati derecede önemi vardır. Türkiye yaptığı protokolde Suriye’ye yılda 15 milyar metreküp suyu aksatmadan vermişse de suyun kontrol altına alınmış olması bu ülkeyi diplomatik açıdan Türkiye’ye bağlamıştır. Verilen bu miktar Suriye’nin 11 milyar metreküplük ihtiyacından daha fazlasını oluşturmuştur. Buna rağmen suyun bizim tarafımızdan kontrol edilmesi bize bir avantaj teşkil ettiğinden Suriye bu durumu kabullenmek istememektedir.
Bu nedenle Suriye yönetimi , Türkiye’nin su kozuna karşılık Ermeni terör örgütlerini ve PKK’yı desteklemektedir. Buna örnek vermek gerekirse Suriye eski devlet başkanı Esad’ın kardeşi Cemil Esad, bu bölgede bir Kürt devleti kurulması gerektiğini ve bu devletin Güneydoğu Anadolu’yu da içine alması gerektiği ve Suriye yönetiminin PKK’ya her türlü desteği sağlayabileceği şeklinde bir demeç vermiştir. Böylece Suriye, emellerini açık açık belirtmektedir.
RUSYA
Tarih boyunca Rusya-Suriye ilişkileri oldukça karmaşık olmuştur. Rusya ve Türkiye, coğrafi konum olarak birbirine oldukça yakın olmasına rağmen, ilişkiler inişli çıkışlı, çetrefilli bir hal almıştır. Tarih sayfalarında Türkiye-Rusya ilişkilerinde dostluktan ziyade, hep kin ve düşmanlık yer almıştır. Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Rusya ile ilişkiler birkaç defa kurulmaya çalışılmış fakat; batının müdahalesi ile gerçekleşememiştir.
Son olarak 2004 yılında Rusya ile ilişkiler yeniden gündeme gelmiştir. Rusya devlet başkanı Vlademir Putin’in 1-2 Eylül tarihlerinde Türkiye’ye gelmesi planlanmıştı. Ancak; 1 Eylül tarihinde Putin Türkiye’ye gelmeden önce Kuzey Osetya’nın Beslan kasabasında eğitim ve öğretimin başladığı ilk günde bir okul baskına uğramış ve öğrenciler rehin alınmıştı. Bunun üzerine Putin, Türkiye gezisini iptal etmişti. Rus ordusunun plansız müdahalesi sonucu rehin olan 1200 kişiden yarısı çocuk olmak üzere 394 kişi ölmüş ve 700 kişi ağır yaralanmıştır. Türkiye ile Rusya arasında en üst seviyede gerçekleştirilmesi planlanan bu ziyaret ABD, İsrail ve AB ülkelerini rahatsı etmiştir. Çünkü bu ülkeler doğudaki müttefiklerini kaybetmek istemezler. Bu ülkeler, bu katliamı gözdağı vermek amacıyla yapmıştır. Madalyonun bir de öteki yüzü var.
Bu olay Rusya’nın 11 Eylül’ü olabilir. Putin, eylemin hemen ardından Kafkasya’da yeni bir kavram geliştireceğini, yeni bir güvenlik yapılanmasına gidileceğini ve yeni askeri birlikler oluşturacağını söylemiştir. Kafkasya’daki özgürlük isteklerini tamamen ortadan kaldırmak ve özerk cumhuriyetlerin yetkilerini kısıtlamak istemektedir. Bölgede korku düzeni kurarak, Rusya’nın hakimiyetini devam ettirmek istemektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin doğusundaki ülkelere ordusunu yığmakta ve bizi sarmaktadır. Ayrıca asırlardır sıcak sulara inme planları vardır. Böylece üzerimizde tehlikeli sayılacak emelleri vardır. Bugün; bunlar hayal ise de , onların hala umutları var.
ALINTI...
hepsini okuyan varmı
YanıtlaSil